24 Aralık 2017 Pazar

BİRİNCİ BÖLÜM

   
 Beklenen indirimler başladı... 2018'e doğru gün sayarken beklenilen indirimler sonunda geldi buldu bizi. Aslında alışveriş çılgınlığındansa gerçekten ihtiyacım olan ya da olabilecek şeyleri almayı daha çok seviyorum. Ama tabi bu durum kısmen gerçekleşiyor. Cuma günü başlayan GRATİS indirimini görünce ki kasa sırası çoktan çıkış kapısına kadar uzanmıştı. Girmeye cesaret edemedim. Geçen haftalarda bir kısım almak istediklerimi alsam da belirli alacaklarımı indirime diyerek beklemiştim. 
     Öncelikle sağ baştan başlarsam :) Himalaya peeling etkili yüz yıkama jeli daha öncesinde kullandığım ve çok memnun kaldığım bir üründü. 9.90 TL fiyatını görünce almanın tam zamanı dedim. Çünkü bir önceki yüz yıkama jeli bitmek üzereydi. Ürün; Sabun içermeyen, günlük hassas yüz temizleyici, cildinizi etkin bir şekilde temizler ve ölü cilt derilerini nazik bir şekilde soyularak temizleme vaadinde bulunuyor. Kayısı granülleri, teşbih ağacı ve limon bunun yanı sıra aloe vera içeriğinde bulunan bu ürünü benim de sevmemin sebebi; kullandıktan hemen sonra etkisinin devam ettiğini hissetmeniz ve cildin teniz görünümün  herkesin de dikkatini çekmesi . Bazı ürünleri kullanım sonrası yüzünüzü kuruladığınızda o etkin ferahlık hissi hemen yok olmakta.
 
 

                  Micellar Bee Beauty makyaj temizleme mendili kasa arkası indiriminde 3.5 TL ye ilk olarak almıştım. Uygun fiyatlı oluşu ve fiyatının üzerinde bir performansı  dikkatimi çekmişti. Geçen hafta son makyaj temizleme mendili de tükenince alacaklarım listesine eklemiştim. Yine indirimden aldım ancak bu seferki fiyatı 4.45 gibi idi. sizler de indirimde görürseniz incelemenizi tavsiye ederim. 

       Himalaya Kakao yağı dudak kremi de çeşit olarak denemek istediğim için aldım uygun fiyatı denemek istememin birinci sebebi olsa da içeriğine baktığımda "petrol türevleri, yapay renklendirici ve koruyucu içermez, kurumuş ve çatlamış dudakları yumuşatan ve koruyan egzotik yağların zengin bir karışımından oluşur. E vitamini yönünden zengin bir kaynak olan Kakao yağı ve bir Sal Ağacı yağı bileşimi ile dudaklarınızın yumuşaklığını ve nem dengesini korumak için uzun süreli bakım sağlar." yazısını görünce denemeliyim dedim.  Güzel bir hafta sonu geçirmektesinizdir umarım. Pazartesi sendromu olmadan umarım bu haftamız çok güzel geçer yorumlarınızı bekliyorum....
    

18 Aralık 2017 Pazartesi

HAYATIN NOTLARI

 
 
Aralık ayı ne çabuk geçiyor. Çoktan üçüncü haftasına göz kırptık. Zaman yılın sonunda elimize tutamayacağımız hızda akmakta. Yeni bir zaman dilimi için hafiften uyarıyor da sanki. Bu ay gerçekten indirimleri beklerken o gelmeyen indirimlerde hem ihtiyaç hem de sene bitmeden almak istediğim ürünler bulunmaktaydı. Bu hafta sonu alma fırsatı bulduğum ürünleri paylaşmak istiyorum. Blistex aslında duymaktan çok gördüğüm bir nemlendirici idi. Siz de kış aylarının o etkisini dudaklarınızda görüyorsanız ki en azından bir bakabilirsiniz. E vitaminli olması; kokusunun güzel olması benim görüşüm ablam biraz fazla yoğun olduğunu düşünüyor. 16.5 TL olan fiyatı Watsons'da 13 TL idi. Gratis'te de fiyatının 16.5 TL olduğunu görünce denemeliyim dedim; ihtiyacım vardı. Neutrogena  hydro boost göz kremi ise bu ara sıklıkla bilgisayarla uğraşıyorum; geç saatlere kadar. Uyku düzenim ne yazık ki etkileniyor. Sonuç olarak sabahları yorgun bir yüz hafif göz altı halkaları problemleri başladı. Başlangıç için çok ağır veya çok hafif bir üründense görmekten ziyade etkisini duyduğum bu ürünü almak istedim. Mucizevi bir beklentim yok şimdilik en azından yorgun göz altı halkalarımı dinlendirse yeter diyorum :) El ve tırnak bakımı için keçi sütü özlü bu kremi tamamen tesadüf eseri gördüm. Adının nasıl söylendiği hakkında bir fikrim yok. Yoğun nemlendirme sağlayarak deriyi yumuşak ve esnek yapma vaadi dışında tırnakların güçlenmesine, bölünmelerini ve kırılmalarını engellemeye yardımcı olduğu belirtilmiş. Kokusu güzel olan ürünleri çok seviyorum bence bu da bunun göstergesi dokusunun çok hafif olduğunu söylemeliyim. Diğer kremler gibi evet henüz sürdün emilimi bekle uyarısı vermiyor. Çok çabuk bir emilimi var.
 

Mac mineralli göz altı kapatıcısı bu yıl bitmeden almak istediğim ürünler arasında idi. Uygulama yaptırmadan almayacağım şeklinde kendimi çok fazla uyardım sanırım ki normalde direkt bakar hoşuma giderse alır çıkardım. Ancak göz altı kapatıcıları ile ciddi sıkıntılarım var. Bitenler bölümü yaptığım da paylaşmak istediğim iki ürünün özellikleri yüzünden gerçekten takip ettiğim arkadaşlarımda da uygulamaları gözlemlediğim bir ürün almak istedim. Biliyorum ebatı çok küçük. 98 TL fiyatı değer mi değmez mi soruları ile bir süre uğraşsanız da denemek istediğim için uygulama yaptırdım. Aydınlık ve doğal olmak üzere gözaltıma iki uygulama yapıldı. Numaraları söylenmişti ancak hatırlamıyorum.  Aydınlık olanı tercih ettim doğal olan biraz fazla doğaldı renk olarak cildimle aynı idi. :) Özelliklerine gelince mineralli olması dokusunun çok hafif olması ki benim için güzel bir durum çünkü yüzümde ağırlık yapan ürünleri sevmiyorum. Uygulama yapan kişi tarafında göz çevremin kuru olduğu bu yüzden nemlendirme özellikle ürünler tercih etmem gerektiği söylendi. Mac indirim yapmam özelliğini bir tarafa bırakmış aslında bu oldukça sevindirici bir durum. Allıkların fiyatları 53 e kadar düşmüş. Asansörlü göz kalemi bulabilseydim alacaktım onlarında fiyatları 38 TL idi. Sanırım bugün yüzde kırk indirim bitmiş olabilir. Kapatıcı, pudra gibi ürünlerde de indirim olmasını istesem de yılbaşı sonrası fiyatların daha da artacağı belirtildi, ne yazık ki.
Benim notlar şimdilik bu kadar umarım güzel bir gün geçirmektesinizdir. Yorumlarınızı bekliyorum....
 


14 Aralık 2017 Perşembe

MASKE GÜNÜ

  
            Aralık ayı... Umutla yüzde yetmiş indirimleri beklediğimiz meşhur ay. Son zamanlarda beklenilen indirimler gelmediyse de ara ara değerlendirebileceğim indirimleri takip ediyorum. Watsons indirimlerine maskelerle başlayayım dedim. Normalde de ara ara aldığım ürünlerle beraber çeşitli maskeleri de denemek istedim. Kış ayı söz konusu olunca cildiniz karma bir cilt olsa da nem kaybediyor. Bu nem ihtiyacını dengelemek için sabit maskeler yanında  bu tarz maskeler de kullanıyorum.

Watsons yüz maskesi aleo vera tekli maske; Aleo vera suyu ve C vitamini ile formüle edilmiş bu maske daha temiz ve parlak görünen bir cilde kavuşmanıza yardımcı olur. İçeriğindeki Aleo Vera suyu cildi rahatlatmaya ve nemlendirmeye C vitamini cilt tonunu aydınlatmaya ve cildi güneşin zararlı etkilerinden korumaya yardımcı olur.

Watsons yüz maskesi cucumber tekli maske; Salatalık özü ve hidrolize sebze proteini ile formüle edilmiş bu maske daha canlı ve dolgun görünen bir cilde kavuşmamıza yardımcı olur. İçeriğindeki salatalık özü cildi beslemeye canlandırmaya; hidrolize sebze proteini cildin daha sağlıklı görünmesine yardımcı olur.

Watsons tencel maske pürüzsüzleştirici siyah inci; Tencel maske serisi hiyatüronik asit ile özel olarak formüle edilmiştir. Nem koruyucu bir tabaka oluşturmak için yüksek miktarda suyu tutarak nem kaybını önlemeye yardımcı olur. Vitamin B5 ile birlikte daha nemli, yumuşak ve esnek görünen bir cilde sahip olmamıza yardım eder.

SNP Panda Desenli yüz maskesi; SNP hayvan desenli yüz maskelerini cildimizi aydınlatmak, nemlendirmek ve tazelemek için kullanabilirsiniz.

Bu maskeler içinde yanlışlıkla aldığım maskeler de oldu.( o kalabalıkta  hemen alabildiğimi aldım)  Aleo vera tekli maskeyi hemen kullandım ve çok sevdim. Salatalık özlü maske tanıdığım bildiğim özellikleri olan bir maskeydi o yüzden onu biraz gerilere attım kullanmak için. SNP panda desenli maskeler sempatik görünümün yanı sıra klasik bir maske. Siyah inci maskesini sanırım hafta sonu kullanırım ama devamını getireceğim maske olarak aleo vera özlü maskeyi belirledim.

Tüm maskelerin yanı sıra Bim deki burun bantlarını kullanmayan kalmamıştır. Fiyatına göre etkisi takdire şayan olsa t bölgesi bantlarına üçlü etki şeklinde bakmanın zamanı geldiğini düşünüyorum.
Umarım güzel bir geçirmişsiniz. Tüm fiziki yorgunluklar eninde sonunda geçer. Mutluluklarımızın gözlerimizden yansıdığı güzel zamanlarımız olsun inşallah :)

11 Aralık 2017 Pazartesi

TURİST OLMAK

 
"Hoşlandığımız eserleri mutlaka tekrar okumalıyız. Çünkü ikinci, hatta üçüncü okuyuşumuzda evvelce dikkat etmediğimiz güzellikler buluruz. Kitap bir şehir gibidir. Onu anlamak için turistler gibi içinden otomobille geçmek, hatta sokaklarından bir defa ağır ağır yürüyerek geçmek elvermez... Dikkate layık yerlerde tekrar tekrar dolaşmak, şehrin içinde bir müddet yaşamak lazımdır."(Peyami Safa)

      Peyami Safa alıntısı ile başlamak istedim yazıma. Adana'da kış zorlayıcı geçmez. Birkaç gün soğuk olsa güneş yeterli dercesine sıcaklığını gösterir. Kışı biraz uzaktan tanıyanlar olarak hep söylüyorum tüm sıcaklığına rağmen yaz mevsiminin çocuklarıyız. Umutlu, heyecanlı ve anılarına düşkün...  Kimi zaman hayatınızı fazlasıyla rutinleşmiş gibi hissedenlerden misiniz bilmiyorum lakin ara ara bu duyguyu hissettiğim doğrudur. Farklılaştırmak için bu durumu ; gidilmemiş yerlere gitmek şimdilik hayal olarak kalsa da kendi şehrimde gidemediğim veyahut yakınından geçip ve durup bakma fırsatım olmayan yerleri görmek istedim. Hafta sonu için alışveriş merkezlerinden ziyade açık hava gezmesi insana gerçekten yaşadığını hissettiriyor. Fotoğrafı abim çekse de ki bence inanılmaz yakalamış havayı Adana'ya gelme fırsatınız olursa mutlaka Seyhan ve Ceyhan'ı görmeye çalışın. Deniz mesafemiz bir Karataş mesafesinde olsa da su hep şehrin içinde ince ince ruhumuza da işlemiş sanki. Asma köprüde durup izlemek;hayatı durdurup yeniden başlatmak gibi. Lefkoşa'da zaman burada bir kum saatine sıkıştırılmış derdim ince, farkında olmadığımız çoğu zaman akmadığını düşündüğümüz bir hızla akıyor.... Yavaş... Adana'da ise zaman sizin önünüzde koşarcasına da gitmiyor hemen yanı başınızda tıpkı bir yol arkadaşı gibi. Çocukken daha sık geldiğiniz yerlere şimdilerde gidince değişikler de size benziyor. Onlarda sizinle beraber büyümüş sizinle nefes almış gibi. 
Turist olmanın güzelliğine de alışıyor insan her şeye alıştığı gibi... Fırsatınız olduğunda kapalı alanlara değil de doğayı hissedebileceğiniz yerlere gidin nacizane bir tavsiye.  Bazen şanslı olsak da geçen yıllarla gördüğümüz , o alıştığımız yerler yerini beton binalara bırakabiliyor....

3 Aralık 2017 Pazar

DUR VE DÜŞÜN


                Bazen başlamak için  aranılan o ilk kelime öylesine vakit alır ki şaşırırsınız. Bu yüzden uzun cümleler kurar sonunu göremediğiniz yüklemlerde anlamsızca dolanırsınız. Kırgınlıklarınız birbirine girer hayalleriniz bir rüyaya dönüşür. Uyandığınızda unutmaktan korktuğunuz düşlerin yerini tutarlar. İşte öyle zamanlarda bir süre de olsa yalnız kalmak istersiniz. Bu süre bir an olur ay olur ya da yıl olur. Yorgunum cümlesinin ağırlığı altında ezilmemek için çabaladıkça zaman; tutulamaz olur. Üzülürsünüz. Kayıp giden zamana değil çabaladıkça elinizde kalan düş kırıklıklarının oluşturduğu izlere... İzler derindir. İzler üstünkörü olmamıştır daha bir özenlidirler sanki. En alakasız durumlarda aklınıza birden bire gelen anılarınız gibi. Eski fotoğraflara bakarken bu fotoğrafta durmuş kalmışım. Yeşillikler içerisinde bir ağaç. Önü sıra akşamın habercisi yansımakta; yalnız ancak dirençli dallarını uzatmak istediği yerler için heyecanlı... Tek kelime ile "canlı". Yaşayan... Hakkını vermekte. O an fark edemiyor insan ancak daha sonra dönüp de ince ayrıntıları fark ettiğinde hayran kalmanın o tebessümünde takılıp kalıyor. Zamanı durdurmak değil de zamanın güzel kısmını anmanın kanıtı gibi öylesine hayat dolu anlarla karşılaşmak şaşkınlığın hemen yanı başında duraksıyor.
           Anlam ararken kayboluyoruz kalbimizin ve aklımızın sokaklarında. Bilemem ancak; anlam detaylar; detaylarında filtrelere ihtiyacı olmayan doğallığında saklı sanki ... Güzellik kalplerde özellikle kırk kilit altında tuttuğumuz samimiyette... Samimiyetimizi kaybetmeyelim. Onu muhafaza edelim derken de unutmayalım; sakladığımız yerde...

27 Kasım 2017 Pazartesi

KARALAMALAR

   
      Hep söylemişimdir;
 şehirlerin de insanlar gibi ruhları ve karakterleri var. Bugün not defterimdeki en sıradan en çalışkan hatta en uykulu günlerimden bir gündü... Ama güneş tüm canlılığını cömertçe sunarken boş durmak olmazdı değil mi! 
Adana'da kış güzel geçer. Yağmur bile geleceği zamanı usul usul hissettirir hazırlıksız yakalamaz; kış mevsimi rengi diye bir renk olmaz. 
Renkler solmaz renkler canlıdır. Yaşayan bir şehirdir. Bu yüzden midir sevgim bilemem ama benim için hikayesi olan özel bir şehir. Kalabalıklarda yalnızlık 
yerine fazlasıyla yaşamın içinden olduğunuzu hissedersiniz. Tüm ulaşım vasıtalarında insanlar susmaz konuşurlar; kimileri biraz yüksek sesle hayatlarından kesitler sunarken kimileri ise yorgunluklarını çevreyi izleyerek geçiştirmeyi denerler. Benim gibi... 
Otobüs yolculuklarını sevmemin de en güzel kısmı; gerçekten görmek. Resimdeki yer 
Adana Tren Garı. Yolcukların hiç bitmeyeceğini gösteren bir zaman makinesi sanki. Gidenler ve kalanların en hisli tanığı. Bilmiyorum görme fırsatınız oldu mu; Adana'ya uğrarsanız eğer buraya da bakmadan gitmeyin. 
Tüm yolların kesim kavşağında bulunan eğer ki işiniz varsa çarşıda mutlaka önünden geçtiğiniz bir durak. Bazen bir zaman makinesi giriş kapısı gibi geliyor. İçeri adım attığınızda gürültülü kalabalık bambaşka bir dünyaya yerini bırakıyor.

 Anılar size el sallarken Çukurova 
yolculuğunuza bir başka bakıyorsunuz.100 yıldan daha fazla bir yaşı olan bu istasyon zaman yorgunluğuna inat canlı capcanlı!!! İstemsizce saygı duyuluyor; bunca mevsimlere bunca kalabalıklara tüm yorgunluklarıyla bende varım ifadesine.
Ara ara Adana'daki sevdiğim tarihi yerleri paylaşacağım... Hikayesi olan insanlar gibi onlarda her birinin güzel hikayeleri var. Dinlenilmeye okunmaya değer hikayeleri...

19 Kasım 2017 Pazar

YOL HALİ




Kulaklığınızda Can Atilla... En son Leyla ile Mecnun kısmında takılıp kalmıştım. Klibin bir film gibi olmasını bir yana akılda sahici bir yer edinmekte. "Bu yalan dünyada mekanım makber; gönlümün bahar solmuş aşkımda hançer..."
Otobüs yolculuklarının en güzel yanı bu sanırım. Düşünmek... Onca kalabalığın ortasında nefes almak en çok da düşünmek için iyi bir ortam mı bilmem ama seviyorum. Çeşit çeşit insanlar büyük bir telaşın ortasında var olmaya çalışmaktalar; tek bir dünyanın olmadığını kanıtlarcasına. Her insan bir dünyadır. Haklı bu sözü söyleyen. Böyle zamanlarda bir kitap bulundurmalı derim. Okumak için değil sadece düşünmek için en çok anlamak ve anlaşılmak için. YOL HALİ... Nazan Bekiroğlu... 


"Bu kitap bir ‘yol’culuk öyküsü… Bekiroğlu İran, Suriye, Mısır güzergahı üzerinde okuyucusuyla birlikte seyahat ediyor, anlatıyor, hissettiriyor."
Nazan Bekiroğlu'nun anlattıklarını en çok da anlatırken insanı dahil etmesini seviyorum. Özel bir yazar. Yol Hali de kütüphanenizde en çok da uzun yolculuklar sırasında bir dost bir arkadaş değil de gerçek bir yolcu gibi izleyen olmak isterseniz bulundurulması gerekilen bir kitap. Notlar alınması gereken sayfalarından aldığım küçük notları paylaşmak istiyorum.

"Evrenin özeti Kur'an'da, onun özeti başındaki Fatiha'da onun özeti başındaki Besmele' de, onu özeti başındaki Ba' da onun da özeti altındaki nokta'dadır. "
"İnsan iltifata susuzdur. Çünkü onaylanmak ister. Bütün o alkış iştiyakının arkasında şu gerçek yatar; Emin olmak. Kendinden emin olmak. Emin olmak için takdir bekler sanatçı. Yoksa kendinden razı olamaz ve boynunu dik tutamaz."
"Yorgun musunuz? Her şeye isim vermekten her şeyi kelimeye çevirmekten kendi içine bu kadar acımasız bir nazar atfetmekten, bunca akletmekten, bunca tefekkürden?"
"Nokta varlığın özeti. Noktasını bulamamış ya da yitirmiş her harf ol sebepten kusurlu. Ama eski alfabede sıfırı ifade eden şekil de bir noktadır."

Yolculukların noktasızlığı üzerine sanki; nokta konulmaz bir virgülle devam eder yollar, cümleler... Çocukluk alışkanlığımdan uzak sayfalar üzerinde benim yazdığım kısa bir not. Bu kitap çok sevilen beğenilen kitaplar arasında yer almayabilir belki. Ancak benim için özel kitaplarım diyebileceğim raf da çoktan yerini alan bir kitap. Yolculukları sever misiniz bilmem; kimi zaman yolculuk düşüncesi dahi insanı stresle doldururken kimi zamanda küçük bir umut çiçeği yerleştirir ruhumuza. Ben o umut çiçeğine tutunanlardanım. Görülen her değişik yüz ayrı bir dünyayı anımsatır...