10 Mart 2018 Cumartesi

ORTA ŞEKER

YVESROCHER

Orta şeker aslında ne güzel bir tabir...
 Fazla şekerli olmasın ancak az da olmasın ikisinin ortası. Ancak her nedense orta şekerli denildiğinde gelen az şekerli kahveler şu soruyu sorduruyor acaba evde mi kahve içseydim :)  Neyse lafı fazla uzatmadan benim için orta şeker ürünleri paylaşayım. Yves Rocher sadakat kart indirim ganimetlerinden olan bu ikili de bana şu soruyu sorduruyor bir daha alır mısın? Notlarım; 
Detoks Etkili Yaşlanma Karşıtı Tonik etkili Makyaj Temizleme jeli;
Bitkisel içerik; Cildi onaran ve dış etkenlere karşı koruyan Afloya. Hafif jel yapısıyla cildi tüm makyaj izlerinden arındırır. Cilt anında derinlemesine ferahlar, nefes alır ve canlı bir görünüm kazandırır. Formülü %93'ten daha fazla doğal içeriğe sahiptir.
Express Göz Makyaj Temizleyici
Bitkisel içerik; Mavi Kantaron Çiçeği özü, Organik Tarımın yapıldığı La Gacilly tarlalarında yetiştirilmiştir. Tek bir dokunuş ile yağlı bir his bırakmadan suya dayanaklı makyajın dahi izlerini siler. Gözleri makyajdan mükemmel bir şekilde arındırır ve göz çevresini yatıştırır. 
Göz  Makyaj Temizleyicisinin hemen bir artısını kenara koyalım ki göz yakmıyor. Bazı markaların göz makyaj temizleme ürünleri temizlerken gözü mahvediyor. Öyle ki hemen suyla gözümü yakmaya koşuyorum. Bu iki ürün diğer ürünlere kıyasla doğallığının fazlasıyla belirtilmesi benim satın almamdaki en önemli faktör olmuştu. Ancak çok iyi harika bir temizleyici diyemem. Doğal olması göz yakmaması, makyaj çıkarma durumu da günlük yerine özel gün makyajı yaptığınızda daha çok fark ediliyor. Bir puanlama yapacak olsam 10 üzerinde 6.5 bu yüzden orta şekerli ürünler diyorum, bu ikiliye.
Yorumlarınızı bekliyorum... :)


8 Mart 2018 Perşembe

PRINCESS HOURS THAI

 

Adım atmaktan korkma!!! 
Alışkanlıklarına sığınma yeni şeyler denemekten vazgeçme. Tekrar etmeliyiz aslında. 
Yaşam denilen zaman süreci oldukça kısa. Bir ömür iki heceden oluşmakta. Bazen ben de kendimde bu konuda şikayetçi olabiliyorum. Alışkanlıklarıma
 sığınıyorum. Bir mevsim bir renge takılıp gidebiliyorum veyahut görmek istediğim yerleri sıralarken aman çok uzak olmasın nasıl gideceğim yoksa diyebiliyorum...

Kore dizileri üniversite
 hatta öncesi lise döneminde izlediğim tek dizilerdi. Asya dizileri derken aklıma gelen sadece Kore dizileri oluyordu. Ancak Planlamadan gelen güzel sürprizleri seviyorum sanırım. 
Ugly duckling dizi serisine rastladım. 
Üçlü seri şeklinde yayınlanan bu seriyi sevdim. (İlerleyen zamanlarda o seri hakkında da yorum yapmak isterim) Abartılı manada beğendiğimi
 söyleyemem ancak başlangıç olarak güzeldi. Sonrasında ise ilk izlediğim 
Kore dizisi olan Princess Hours yani Düşlerimin Prensi dizisinin versiyonu olan Princess Hours Thai dizisine rastladım. Oldukça neşeli bir versiyonuydu. 
İlk izlediğim dizi yeri çok farklı
 ama bence başarılı sayılabilecek bir şekilde yapmışlar. Ki izlemediyseniz eğer kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.
Özellikle başrol kadın oyuncu çok sempatikti. İsimlerini söylemek çok zor. İzledikçe gördüm ki başrol erkek oyuncunun çok dizisi var. Prens Inn(Tao Sattaphong Phiangphor) Khaning rolünde ise olan başrol kızımızın adı Pattie Ungsumalin Sirapatsakmetha... Ayrınca Prens Nakhun rolünde Phan Pagniez...
 
PRINCESS HOURS TAI

PRINCESS HOURS TAI

 Düşlerimin prensi 
ile birebir olmasa da ilerlemeler aynı olan bu diziyi izlerken arka planda doğaya hayran kalabilirsiniz. 
Hayali bir ülke olsa da başlarken özellikle kızımız tarafından belirtiliyor ülkenin çiçekleri ticarette önemli bir yere sahip. Kraliyet ailesinde çiçek esintilerini 
fazlasıyla göreceksiniz. Çiçek bronşları 
ilgi çekici. Halktan bir kız olan Khaning ile veliaht Prens Inn... 
Bu iki karakterin hiçbir ortak noktası olmazken kaderleri bir şekilde kesişir. Bhutin'in veliaht prensi olan prens Inn'ın büyükbabası eski korumasına evlilik sözü vermiştir. 
Bu eski koruma Khaning'in 
dedesinden başkası değildir. Prens başka birini sevse de bu sözü tutmak zorundadır. Bir şekilde ikisi de bu evliliğe razı olur ve evlenirler.
 Birbirlerine benzemese de kalp özde farklı şeyleri istemez mi? Samimi bir aşka karşı gelinebilir mi ki? Diğer karakterlerden Nakhun daha hırslı yansıtılmış.
 Prens Inn ise sessizde olsa daha mücadeleci. Kayınvalide olan Kraliçe ve 
Ana Kraliçe eğlenceli hatta yönlendiriciler. Temelde Düşlerimin Prensi baz alınsa
 da bu dizide gelişen teknolojinin de etkilerini görmekteyiz. (Sosyal medya faktörü gibi)Bu arada Prensin ilk sevdiği
 kız ülkenin milli okçusu.
Her zaman orijinal dizi o şekilde 
kalmalıdır desem de özellikle biz çeviri 
işini abartıyoruz. Kalp Atışı dizisinden çok fazla umudum vardı ancak diziyi 
mutlaka uzatma alışkanlığımız olduğundan orijinalinden farklılaşması hüsrana uğratmıştı. Aslında bir dizi 20 bölümse aynı şekilde 20 bölümde bitirilmeli. Sözün kısası ben sevdim bu diziyi. Eğer boş bir zamanınız varsa büyük beklentiler olmadan izleyebilirsiniz. Diziyi izlettiren güzel mekanlar, kızımızın sempatikliği...
Yorumlarınızı beklerim...

7 Mart 2018 Çarşamba

AMELIE


      İzlemeniz gereken filmler listesi yaptınız mı? Ben işsizlikten olsa gerek diğer planladığım her şeyi yapmalıyım diyorum bu ara. İzlemek istediğim filmleri izlemeli okumak istediğim kitapları okumalıyım kararları altında ertelediğim her şeyi yani tamam bir kısmını dahi olsa gerçekleştirmeye çalışıyorum . Amelie filmi gibi. Uzun zamandır izlemek istediğim bu klasik filmi geçenlerde izledim. 2001 yılı yapımı bu film 10 üzerinden 8.6 puan ile bence iyi filmler arasında çoktan yerini almış . 2 saat 9 dakika olan bu film benim izlediğim ilk Fransız yapımı film.Audrey Tautou’nun başrolünde olduğu, Montmartre’de geçen film, modern Paris hayatının karışık düzenini Ameli'nin gözünden farklı bir şekilde anlatmakta. Aslında filmin müziklerine oldukça aşinayız. Benim okul zil müziğimdi mesala filmin müziklerinden bir tanesi. Bazen bir şarkının kime ait olduğunu kimin söylediğini bilmeden alışır gönlümüzü açarız ya benimkisi öyle bir anı hatırlaması.

      Özellikle La Noyee... Nasıl söylenildiğinden dahi emin değilim ama oldukça kalabalık bir cadde ortasında gözlerinizi kapatıp rüzgarı dinlerken sadece benliğinizi hissedebiliyorsunuz. Ara ara dinlememdeki belki en önemli sebep... Aklımdaki düşüncelerin sesini duymaktansa kalbimin sesini dinlendirmeye ihtiyacım olduğunu hatırlatan bu sözsüz müzik hissettiriyor yaşama dair her şeyi. Müziklerle anlıyorsunuz bu filmde minicik detaylar dahi anlamlı. Oldukça anlamlı hem de. Yalnız bir çocukluk geçiren Amelie'nin insanları mutlu etmek için verdiği çaba ile sessiz, sakin bir hayatın enerjik mutluluğun aslında çok zor bir şey olmadığının hikayesi. Sıkıldığını söyleyen arkadaşlarımda var. Bence anlamlı bir film. Güzel bir alıntı ile yazımı sonlandırayım.
"Hayat çok tuhaf. Çocukken zaman çok yavaş geçer. Sonra bir de bakmışsın 50 yaşına gelmişsin ve çocukluğundan ne kaldıysa geriye bir kutuya sığmıştır, Tozlu bir kutuya."
 Yorumlarınızı bekliyorum...

5 Mart 2018 Pazartesi

BAŞLANGIÇ DÖNEMEÇLERİ


(ADANA GÖL KENARI)
          
              BAŞLANGIÇ DÖNEMEÇLERİ
 Pazartesi… Adı çıkmış bu günün. Herkesin karar vermek için, cesaret bulmak için beklediği gün. Diyetlere başlamak için… Yeni bir iş günü stresi yaşamak için. Ya da yeni bir stres yaşamak için seçilen gün. Pazartesinin bir suçunun olmadığını öğrenmemiz gerek aslında. O da haftanın yedi güne ayrılmış parçasından biri sadece. İşin aslı başlangıçlarda değil mi? Pazartesi yedi günün ilki ve haftayı başlatan gün. Bu sorumluluğu üzerine almayı ister miydi bilmiyorum. Fakat razı olmaktan başka kaderi yok gibi…

               İnsanlar içinde geçerli değil mi? Hayatımızın yapboz parçaları gibi. Ömrümüzü, parçalarımızı bulmaya adıyoruz. Ne yaparsak yapalım hep bir eksik parçası kalsa da. Gerçek kaderimiz; aramak. Mutluluğu, huzuru, aşkı, dostluğu. Kimilerimiz bu arayışlara giden kısa yolun elle dokunulabilir olduğunu düşünüyor...Arayışımız zorlu çok zorlu yollardan geçtiğinde en başa dönüp yeniden var olmayı öğrenmek, yorucu. Defalarca kaybettikten sonra yeniden başlamayı öğrenmek cesaretten çok daha fazlası. Umutla ilgili olmalı, inanmakla olmalı.

            Acıdan sonrası alışmakla ilgili olmalı. İnsan çok güçlü bir varlık. Öylesine güçlü ki her zorluktan kan gözyaşlarıyla çıktığı halde yenilenmiş olarak çıkan! İzlemeli hayatı. Hayatın bir adım gerisine dahi düşüldüğünde sonsuza dek böyle olmayacağını bilmeli. İnanmalı. Herkes bu güçle doğar. İnanç duygusu.

          Yapboz parçalarını birleştirmek bizim elimizde. Hayatımıza inanmak yol dönemeçlerinde karar vermek bizim elimizde. Eğer gerçekten çabaladıktan sonra olmadığına inanmak yerine kucaklayabiliriz. Evet bunu yapabiliriz. Olasılıkları düşünmeden korkmadan pişmanlıklarımızı doyasıya yaşadıktan sonra mücadelemizi ederek başlayabiliriz. Döneceğimiz noktada yalnız olmadığımızı bilerek. Kimse olmasa dahi benliğimiz bizimle beraber olacaktır. Asla bizi terk etmeyen destekçimiz. Olacak olanların en fazlasını düşünmemize bile gerek olmadan yanımızda olan benliğimiz. Onu kaybetmediğimiz sürece yaşadığımız her güçlükten sağ salim çıkabiliriz. Ve uyandığımız her güne bu cümleyi tekrarlayarak başladığımızda düşünebiliriz. Görmeyi dileyerek… Baharın geldiğini yeniden canlanmanın canlı tanığı olduğumuz her anın daha da güzele gideceğine inanarak. Hiçbir yol hiçbir hayal; yolunda gitmez. Bazen bizde bunu hatırlayıp yolumuz belirli düz dahi olsa farklı kavşaklara gelip karar vermekten korkmamalıyız. Yenilik güzeldir. Sonucunun güzel olacağına inanarak. Başlangıçlara olan korkumuzu pazartesiyi severek başlayabiliriz. Sevilmeye en değer gün çünkü. O başlamasaydı hafta bitebilir miydi?
Pazartesi not benden gelsin... Yorumlarınızı beklerim

PITCH PERFECT SERİSİ


     Hayata mola.
 Tüm koşuşturmalar, zorunluklar hatta kalabalıkların bile bir ara durgunlaştığı zamandır gece yarısı sonrası. Böyle vakitlerde yorucu olmayan mutlu eden filmler izlemeyi severim. Hep sevdim. Seri filmlerine nedense biraz soğuk baksam da güzel bir seri olan Pitch Perfect filmlerinden bahsetmek istiyorum. Youtube sağolsun bazen bir şarkıyı ararken insan bambaşka şarkılar dinlerken buluyor kendini. Bende böyle bir zamanda keşfettim. Filmin başrol oyuncularından Anna Kendrick görür görmez aklıma cups şarkısı değil Alacakaranlık rolü aklıma geldi. O zamanlar ilgi çekici bulmasam da kendine has bir çekiciliğini olduğunu belirtmeliyim. Sesi oldukça iyi. Pitch Perfect üç seriden oluşuyor. Serinin üçüncü filmi sanırım Aralık ayında vizyondaydı. Ben biraz başlangıç yapmak adına ilk filminden bahsedeceğim. 
Film hakkında notlarım; Pitch Perfect 7.2/10 IMDB puana sahip. 1 saat 52 dakika süren bu filmde aslında kısa sürdü hissini alacağınızdan eminim. 2012 yapımı olan Amerika yapımı müzikal komedi filmi olan bu filmde müzikleri oldukça seveceksiniz. İnsan en iyi enstrümandır sözünü haklılarmış onayını bu filmde vereceksiniz. Başrol kahramanlarımızdan Beca (Anna Kendrick) kendisini okulun acapella grubunun içinde güzel şarkı söylemek dışında ortak noktaları bulunmayan biraz tuhaf olsalar da oldukça eğlenceli kızların arasında bulur. Beca bu grubun sıradan düzenlemelerinin dışında çıkarınca acapella dünyasının en iyi olmak için bir mücadele içerisinde bulur kendisini. Beca'yı cesaretlendiren arkadaşları ve yetenekli oldukları alanda bıkmadan mücadele tutkuları grupta yer alan kişilerin karakter özellikleri ile birleşince güzel bir film olmuş. Bence bu film karakterlerin tanıma filmi ikinci filmde büyüdükçe orta yolu tutturamasalar da bir grup olmayı gerçekten anlamaya başlıyorlar. Üçüncü filmi izleme fırsatım olmadı ancak müzikleri özellikle Cheap Thrill coverı mükemmel.



         Riff Off sahnesinden. Belirlenen kelimeler veya cümlelerin yer aldığı değişik şarkılar söylenerek grupların atıştığı güzel bir yarışma. Örneğin aşk ile ilgili akla gelen şarkı ta ki bir diğerinin aklına gelmeyinceye kadar. Bu şekilde kazanan belli oluyor.

Beca sayesinde ortak bir ritm yakalıyorlar. 


Jesse(Skylar Astin) başrol kızımızın kendisini anlaması için verdiği çaba takdir edilesi. Aynı zamanda da karakteri çok hoş. Diğer başrol erkek karakterler gibi bencil değil.

Final sahnesinden. Jessie J (price tag), Pitbull(Give me everything) bu şarkıları birde bu acabella grubumuzdan dinleyin.
Çok fazla anlam aranmadan, yorucu olmayan zamanı eğlenceli değerlendirme isterseniz bu filmi izleme listesine alabilirsiniz.
Yorumlarınızı Bekliyorum...

3 Mart 2018 Cumartesi

PURE BEAUTY CC

 

8 Mart indirimleri başladı. Gratis, Watsons, Yves Rocher atlamayayım bugün Migros indirimi için bakınmıştım ki gerçekten maskeler çok iyiydi. Eğer maske stoklamak isterseniz bir bakın derim. Ama bugünkü yazım birkaç hafta önce aldığım öncesinde oldukça memnun kaldığım Pure Beauty CC Compact Krem hakkında olacak. Aslında indirimi beklemeliydim görünce dayanamadım. Kullanıp oldukça memnun kalmıştım. BB kremlere göre daha hafif, aydınlık bir görünüm veren cilde daha kolay uyum sağlayan bu kremleri seviyorum. 

Özellikle kozmetik üründe Kore yazısını gördüğümde hiç düşünmeden alıyorum. :) Bu kremler yaz dönemi için oldukça ideal. Karışık bir aparat düzeni olduğunu ikinci kez alınca anladım çünkü yedek ürününü aldım.
 
PURE BEAUTY CC
 
Normalde bu şekilde satılıyor. İki katmanlı gibi. Yedek ise farklı bir ambalaj kutu olmadan satılıyor. Bende kullanım sonrası ürünü atmamıştım. Orjinali 79 TL olan bu ürünün yedeği 59 TL bu arada. Neden yedeğini alıp kutunun iç tabakasını atıp yedeğini yerleştirip kullanmayayım ki dedim. Anlayacağınız kutuya 20 TL fark istiyorlar. 59 TL ye aldım ve yerleştirdim oldu.
 
PURE BEAUTY CC

Bir kez kutulu alıp sonrası için bu şekilde alabilirsiniz aslında. Yerleştirdikten sonra aparat jelatini attığım için çekme fırsatım olmadı. Ama son durum bu şekilde. Yazımı sonlandırmadan bu ürünü özelliklerini yazıp öyle sonlandırayım .
Oldukça iyi bir güneş koruma faktörü olan bu ürün cilt görünümünü düzeltmeye, cilt bakımını sağlamaya cildi güneşin zararlı etkilerinden korumaya yardımcı olmakta. Ayrıca cilt tonunu düzeltmeye cildi nemlendirmeye yardımcı olan bu ürün nem vererek ve cildin daha doğal ve parlak görünmesine yardımcı bir kozmetik ürünü...
En sevdiğim kısmı; alkol, paraben içermemesi. İçerisinde fondöten süngeri çıkmakta. Ivory, natural gibi çeşitleri var. Natural bana koyu gelmekte o yüzden Ivory kullanıyorum.
Güzel hafta sonları diliyorum... Yorumlarınızı beklerim.

2 Mart 2018 Cuma

MOM


       Güzel bir dizi tavsiyesi vereyim mi!!! MOM... Beş sezondur devam eden biri dizi.. Başrol oyuncularından Anna Faris güzelliği bir yana ki kendisini ilk kez Friends dizisinde Monica ile Chandler'in evlatlık alacağı ikizlerin annesi olarak tanımıştım. Doğal abartılı olmayan bir oyunculuğu var. Asıl hayranlık ise annesi rolündeki dört kez Altın Küre'ye aday gösterilen Allison Janney'e... Mükemmel bir oyuncu. Yürüyen komik kadın!!! Dizi alkolizme karşı savaş veren yalnız bir anne olan Christy'in hayatına sil baştan başlamak için Kaliforniya'daki Nepa Valley'ye taşınmasıyla başlayan komik gelişmeler üzerine. Christy iki çocuk sahibi çocuklar sezon değişikliklerinde yer almasalar da (kızı bir şekilde kendi hayatı ile meşgul oğlu ise babasının hayatını düzene koymasıyla onunla birlikte yaşamaya başlıyor. ) Baş belası gibi görünse de sezonlar ilerledikçe anne olmayı öğrenen Bonnie; Christy'in hayatını kolaylaştırdığı söylenemez ancak öğreniyor. Aslında temelde yanlışlıklar yapılsa da büyük pişmanlıkların sonunda ikisi de iyi bir büyük olmaya çalışıyorlar. Her hafta devam ettikleri Adsız Alkolikler kız grubu da inanılmaz. Marjorie, Christy'nin bir yerde akıl hocası, Jill(Jamie Pressly) grubun zengin ve şımarık kadını ruhunda iyilik aslında saflık olanı.
Bu diziyi izlerken mücadele duygusunu pes etmemeyi zor durumlarda edinilen hayat yıkılışlarını yeniden düzenlemek için azmi göreceksiniz. Yer yer espriler sizi güldürecek. Komedi anlayışı yabancılarla biraz farklı olsa da kahkaha atarak güleceğiniz çok yer var. Bonnie özellikle kızamayacaksınız.
         Kısa molalı dizileri seviyorum. Yorucu olmuyor.
Umarım gününüz güzel geçmiştir. Yorumlarınızı bekliyorum...